4 Nisan 2013 Perşembe

SOMATOĞRAFYA SAVAŞMAK İÇİNDİR



RAHMİ ÖĞDÜL

04.04.2013

Şeylerin düzenini tehdit eden çıplak bedenler. Tüm bedenler tehlikelidir ama bazıları diğerlerinden daha da tehlikelidir, çıplak kadın bedenleri özellikle. Eril bir coğrafyacının sınırlarını belirleyip parsellere ayırdığı bir arazi olarak kadın bedenleri. Video sanatının öncüsü, piyanist, besteci, performans sanatçısı Nam Juke Paik’ın yazdığı ve yönettiği “Opera Sextronique”ı, Manhattan’daki Cinematheque sahnesinde iki yüz davetlinin önünde icra eden viyolonsel ve performans sanatçısı Charlotte Moorman, beden coğrafyasının sınırlarını ihlal ettiği için 1967’de iki polis tarafından tutuklamıştı; örtülü olması gereken göğüslerini performans sırasında açtığı için.

İKTİDAR KOL GEZİYOR
Yeni Dışavurumcular’dan Alman sanatçı Georg Baselitz’in ise 1963 yılında Berlin’deki ilk kişisel sergisinde sergilediği “Die große Nacht im Eimer (Heba Olmuş Büyük Gece)” ve “Nackter Mann (Çıplak İnsan)" başlıklı tablolarına polis el koymuştu. “Heba Olmuş Büyük Gece”, Almanya’nın geçmişine dair politik imalar da taşıyan, mastürbasyon halindeki bir çocuğun ya da groteskleştirilmiş bir insan bedeninin temsiliydi. Gerçek ya da temsili, çıplak bedenlere, sınırları ihlal eden bedenlere tahammül edemiyor iktidar. Sınırları belirlenmiş bir arazi parçasındayız adeta. Dikenli tellerle çevrili yasak bölgelerin, düzenlenmesi gereken bahçelerin, vahşi hayvanların dolaştığı yabanıl alanların bulunduğu devasa bir coğrafya gibi seriliyor beden iktidarın bakışına göre. Sömürgeleştirilip yeniden yazılması gereken bir arazi parçası olarak.

AMİNA’NIN MÜCADELESİ
Tunuslu Amina kendi bedenine düzenin tüm eril ahlakını hiçe saydığını yazdığında, sömürgeleştirilmiş bedenini yeniden ele geçirmeye çalışıyordu. Bir bedenin, hele bir kadın bedeninin tüm yasaları, metinleri ihlal ederek kendi bedenini yeniden ele geçirmesi olacak şey değil. Kafka’nın Ceza Sömürgesi’nde olduğu gibi iktidar kendi yasalarını bedenlerin üzerine yazabilir ancak. Bedenli olmak, bedeniyle birlikte yaşamak bir suçmuş gibi kuruluyor toplumda. O yüzden her bedenli varlığın üzerine kendi suçunu kazıyor iktidar.

Yeryüzünün topografyasını çıkaran coğrafya bir iktidar bilimi olarak iş gördü yıllardır. Yer-yazımı anlamına gelen coğrafya yeryüzünü yeniden yazıp kodlayarak iktidarların kullanıma sunmuştu. Toplumda ise coğrafyanın kardeş disiplini somatoğrafya, yani beden-yazımı iş başında. Bir arazi parçası olarak bedeni kodlayarak, iktidarın kullanımına sunuyor. Somatoğrafyanın anahtar sözcüğü müstehcenlik. Müstehcen sözcüğü Arapça hücnet sözcüğünden türetilmiştir. Soysuzluk, karışıklık, bayağılık, aşağılık anlamlarını taşıyor bünyesinde. İktidarın beden üzerine çizdiği sınırların, beden-yazımının ihlaline işaret ediyor doğrudan. Tıpkı coğrafya gibi somatoğrafya da topoğrafyayla, sınırlarla ilgileniyor, bedenin sınırlarını ihlal edip yabanıl bölgelerle karışıp soysuzlaşmasını önlemeye çalışıyor. Bedeni evcilleştirmek ve yerli yerine oturtmak için sınırlar boyunca nöbet tutuyor somatoğrafya.

BEDEN YENİDEN KODLANMASI
Bugün 4 Nisan. Tunuslu Amina Tyler’ın iktidar yasasını ihlal edip kendi bedenine yazı yazması üzerine ülkesinde maruz kaldığı muameleyi protesto etmek için Ukraynalı feminist grup Femen 4 Nisan’ı uluslararası dayanışma günü ilan etti. Kadınları üstsüz fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşma çağrısı yaptı. Aklıma 2000 yılında Bülent Erkmen’in tasarladığı 32 kişinin çıplak fotoğraflarının yer aldığı “32 Büst” adlı kitap geliyor. Aralarında Hilmi Yavuz gibi yazar ve şairlerin de olduğu bu girişim bedenleri çıplak büstler halinde heykelleştiriyor, sınırlarını biraz genişletip bedeni yeniden kodluyor ve büstler halinde donduruyordu. Somatoğrafya, yani beden-yazımı, bir iktidar disiplini olarak sürekli sınırları gösteriyor bize. “Coğrafya Savaşmak İçindir” kitabının yazarı Yves Lacoste’un coğrafya için söylediklerini, somatoğrafya için de söyleyebiliriz: “Bölge düzenlemenin tek amacı en yüksek düzeyde kazanç sağlamak değildir; aynı zamanda, devletin halk hareketlerini önleyebilmesi için, stratejik açıdan bölgeyi ekonomik, toplumsal ve siyasi olarak düzenlemektir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder