17 Ekim 2013 Perşembe

KAYDA DEĞER BİR ŞEY VAR MI?

RAHMİ ÖĞDÜL
17.10.2013
Modern olmak, bellek yitimidir. Her şey o kadar hızlı değişir ki kayda değecek bir şey bulamayabilirsiniz. Kayıt tutmaya başladığınızda da ya siz ya da belleğinizin yerine geçen tuttuğunuz notlar demode olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Oscar Wilde'ın deyişiyle, "aşırı modern olmak kadar tehlikeli bir şey yoktur", zira "bir de bakarsınız modası geçivermiştir insanın." Aşırı modern olmak kendini bir fırtınanın ortasında bulmaktır, "bize serüven, güç, coşku, gelişme, kendimizi ve dünyayı dönüştürme olanakları vaat eden; ama bir yandan da sahip olduğumuz her şeyi yok etmekle tehdit eden bir ortamda bulmaktır kendimizi" diyor Marshall Berman, 'Katı Olan Her Şey Buharlaşır'da (İletişim).
Çevremizdeki her şey değişirken, bu değişime göre biçim değiştirebilme kabiliyetidir aşırı modern olmak, bir tür bukalemun. Kalıcı olan, kaydedilmeye değer olan her şeyin buharlaşıverdiğini hissedersiniz. Wilde aşırı modern olmaya dair saptaması bu paradoksu çok iyi özetlemiştir. Durmadan yazılıp silinen, yapılıp bozulan bir bedendir insan. Belleksiz bir şimdi içinde debelenip duran insanın yaşadığı dramı anlatan Memento (Akıl Defteri) filmini hatırlayalım. Kahramanın tek bir amacı vardır: karısını öldüren katili yakalamak. Geçmişi çok iyi hatırlamasına ve geleceğini bu geçmiş üzerine kurmasına rağmen şimdiyi, başına gelenleri hatırlayamaz. Bellek yitiminden mustarip kahramanımız bu dünyadaki amacını hatırlamak için bedenine notlar alır durmadan. Bedeni geçmişe ait bir metine dönüşürken, kendi yazdığı metinin izini sürer sadece; durmadan dağılıp giden, elimizden kaçan bir dünyada kalıcı olanın, kendi hakikatinin peşine düşmüştür. Ve bir anlamda kendi metninin esiri olmuştur. Yazdığı ya da kayıt tuttuğu kadar deneyimler şimdinin dünyasını; oysa kayda düşmeyen bir sürü şey gelir başına; bunları yok sayacaktır.
Bir kayıt tutma aracı olan yazının belleğe değil de hatırlamaya yönelik bir buluş olduğunu söyler bize Platon, Phaedrus adlı yapıtında. Mucit tanrı Theuth "Bilgeliğin ve belleğin reçetesini buldum" diye yazıyı çıkarırır Mısırlı Kral Thalmus'un önüne. Kral'ın mucit tanrıya yanıtı manidardır: "Yazıyı kullanmaya başlayanlar belleklerini kullanmaktan vazgeçecekler ve unutkanlaşacaklar. Bir şeyleri hatırlamak yerine harici bir takım işaretlere bel bağlayacaklar. Sen bellek için değil, hatırlama için bir reçete keşfettin." Belleğini yitiren ve hatırlamak için durmadan bedenine notlar alan Memento filminin kahramanının yazgısını dile getiriyor Platon. Belleksiz bedenlerden oluşan toplumun yazgısını yani.
Modern ortamın yıkıcılığını uç noktaya taşıyarak yıkıcılığa yıkıcılıkla karşılık veren Dadacılar, belleksiz bir toplumun tarafında yer alırken aşırı modern olmuşlardır. Dadacı Tzara belleğin yıkımını ilan eder: "Dada, yıkıcı bir eylemdir. Mantığın yerle bir edilmesidir. Belleğin, arkeolojinin, geleceğin yıkımıdır. Dada, özgürlüktür. Çarpışan renklerin, zıtların birliğinin, grotesk şeylerin, tutarsızlıkların ifadesi; kısacası yaşamın kendisidir." Modern olmanın tehlikesini, insanın her an modasının geçmesini burada da görüyoruz; etrafında olup bitenlere göre hızla biçim değiştirmesi, bedenini ve belleğini hızla bozup yeniden yapması gerekmektedir ve artık bu yıkımda bellekten, daha doğrusu insandan söz etmek imkânsızlaşıyor.
Tophane'deki Galeri Mixer'de Öznur Güzel Karasu'nun küratörlüğünde düzenlenen "Kayıt" başlıklı sergide, tam da bellek, hatırlama, kayıt üçgeninde günümüz bireyinin yaşadığı gerilimleri yansıtan işler yer alıyor. Farklı disiplinlerde üretim yapan sanatçılar "kayıt" ve "kaydetme" pratiklerini hem bireysel hem de toplumsal bellek düzeyinde sorgularlarken, insan belleğinin sürekli biçim değiştiren bir balmumu mu yoksa değişime karşı direniş stratejileri geliştiren üretken bir makine mi olduğuna dair sorularla ayrılıyoruz sergiden. Etrafında olup biten şeylerin yansımasıyla durmadan biçim değiştiren modern bedenlerin belleklerinin yeniden yazılabileceğini, belleklerine yeni programlar yüklenebileceğini düşünen bir iktidar karşısında başka bir dünyanın mümkün olabileceğine dair kolektif bellekte arkeolojik kazılar yapmanın zorunluluğunu düşünmeden edemiyoruz. Tanrı Theuth gibi iktidar da 'yazıyı icat ettim' diye çıkıyor karşımıza ve kendi imgelemine, kendi metnine göre insanı yeniden yaratmasının, ancak belleksiz bir toplumda mümkün olabileceğini hatırlayalım.
Not: Öznur Güzel Karasu küratörlüğünde Tophane Galeri Mixer'de gerçekleştirilen ve 10 Kasım'a kadar açık kalacak "Kayıt/Record" temalı sergide Can Ertaş, Dilek Öztürk, Emine Boyner, Hacer Kıroğlu, Hülya Eyidoğan, Kerem Ozan Bayraktar, Murat Germen, Uygar Demoğlu ve Yücel Zorlu yapıtlarıyla yer alıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder