1 Nisan 2016 Cuma

DİSTOPİK ROMANIN SEFİL KAHRAMANLARI

Igor Morski

Igor Morski
RAHMİ ÖĞDÜL

01.04.2016

Bildiğiniz her şeyi unutacaksınız, sırf rahata düşkünlüğünüz yüzünden. Keşke binmeseydiniz yürüyen banda. Yürüyen bant sistemiyle çalışan devasa bir bellek silme makinesinin içindesiniz artık; duvarlara yerleştirilmiş ekranlarla kazıyacaklar beyninizi. Kadim zamanlardan beri beynin ve bedenin kıvrımlarında biriktirdiğiniz, birlikte yaşamaya dair ne varsa, iktidarın şiddet yüklü kazıma makinesiyle silinecek birazdan. Ve öğrendikleriniz silindikten sonra, tabula rasa’nın (boş levha) üzerine iktidar kendi yasalarını yazacak. Kendinizi distopik bir siberpunk romanının kahramanı gibi mi hissediyorsunuz? Başımıza gelenlere bakılırsa distopik zamanlardayız ve hayatımız roman bizim.

Kant, “her filozof deyim yerindeyse eserini, bir başka eserin kalıntıları üzerine inşa eder” dediğinde, bilginin arkeolojisinden söz ediyordu ve düşünme eylemi, arkeolojik kazılarla ulaştığımız kalıntılar olmadan mümkün değil. Bedenimizin ve beynimizin kıvrımlarında yatan kalıntılara ulaşabildiğimizde, içinde bulunduğumuz çağı ve yaşadıklarımızı düşünebiliyoruz ancak. Ve iktidar bedenin kıvrımlarını düzleştirdiğinde kalıntısız bir beden yaratacak; kendine koşulsuz boyun eğecek kölelerden bir tebaa. Geçmişi olmayan ve kıvrımlarında bir şey biriktiremeyen kaygan yüzeyli bir beyin, bir düşünme aleti değildir artık; doğrudan bedenleri iktidar aygıtına bağlayacak bir boyun eğdirme aygıtı.
Geçmişe dair tüm kalıntıların bertaraf edildiği parlak bir yüzeyde, düşünmek istediğiniz her seferinde düşünceniz kayacak ve düşeceksiniz, kafanız kırılacak. Kafanızı kırdırmamak için bir süre sonra düşünmeyecek ve tıpkı beyniniz gibi parlak yüzeylerden oluşmuş monitörlerde sörf yaparken bulacaksınız kendinizi. İktidarın beyni olan medya sizin adınıza düşünecek ve tıpkı köpeklere fısıldayan Cezar gibi, gündelik hayatta kullanacağınız replikleri fısıldayacak kulaklarınıza ve de kendisinin efendi, bizlerin köleler olduğumuzu.
Bu zamana kadar bildiğiniz her şeyi unutacaksınız. Birlikte yaşamak için barış istemek suç olacak, terörist ilan edileceksiniz örneğin. Bilginin ve barışın peşinde koşan akademisyenler hapse atılırken, cehaleti ve savaşı savunanlar üniversitelere rektör olacak. Ve seks; ne demişti iktidar? “Seks cumhuriyetten bahseder, cumhuriyetin her vilayetine gitti mi?” Çocukları, cinsel taciz de dâhil her türlü istismardan korumaya yönelik etik davranışlarınızı da unutacaksınız, çünkü seks, cumhuriyetin her vilayetine gidecek ve kapatma kurumlarında kıstırılmış çocuklara tecavüz edilecek. Ve Aile Bakanı’nın dediği gibi tecavüzcüler değil, tecavüz edilen çocuklar cezalandırılacak: “ihmal, istismar ve tacize uğrayan çocukların cezalandırılması konusu da gündeme alacağımız konulardan bir tanesi.” Ve durmadan anlatılan şefkatli bir baba olarak devletin, ensest düşkünü bir tecavüzcü ve dolandırıcı (bkz. TDK sözlüğü) olduğunu kabullenecek ve asla şaşırmayacak, alışacaksınız.
Ve son darbe. Beyninizi düzleştirmekle yetinmeyecekler, tecavüz de edecekler, tıpkı 1848’de Phineas Gage’in beynine yaptıkları gibi. Amerika’daki Vermont eyaletinin demiryolu inşasında çalışan Phineas Gage, zeminin düzleştirilmesinde çalışan ekibin ustabaşıydı. Yolu tıkayan büyük bir kayayı havaya uçurmak için her zamanki gibi kayada açtığı deliği barutla doldurmuş ama dalgınlıkla üzerini toprakla kapatmadan, elindeki bir metreden uzun demir çubukla baruta sıkıştırmıştı. Barut yüzünde patlamış ve elindeki demir çubuk bir ok gibi fırlayıp sol yanağından girmiş ve beynin ön kısmından geçerek otuz metre uzağa saplanmıştı. Merak etmeyin, Gage ölmedi ve Gage Vakası olarak psikoloji tarihine geçti (bkz Douwe Draaisma, Aklın Çıkmazları, YKY). Kısa sürede iyileşen Gage’in davranışlarının tamamen değiştiği görüldü ama. Artık etik kuralları çiğniyor, aldığı kararlarla hem kendine hem de çevresindekilere zarar veriyordu. Beyninize iktidarın fallik nesnesiyle tecavüz edildikten sonra, birlikte yaşamaya, barışa, bilgiye dair tüm bildikleriniz ve her türlü etik kural tamamen silinecek beyninizden. Dedim ya, distopik zamanlardayız, keşke binmeseydik yürüyen banda, sırf tembelliğimizden. Şimdi, despotun yazdığı distopik romanın sefil kahramanlarıyız.

    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder