18 Şubat 2018 Pazar

ÇÖPLÜKLERDE KENDİNİ ARAMAK

Michelangelo Pistoletto, "Paçavraların Venüs'ü", 1967

Mussolini, 1935
RAHMİ ÖĞDÜL
16.02.2018

Çöplerden uzak durmamızı öğütlediler, mikrop kapıp hastalanabilirdik. Ama hayatta kalmaları çöp yığınlarına bağlı olanlar vardır. Gece gündüz demeden arkalarında sürükledikleri arabalarıyla sokak sokak dolaşıp çöp kutularını karıştıranlar. Çöpleri özenle ayıklayarak kazanıyorlar hayatlarını. Dolaşımdan çıkmış, gözden düşmüş, değersizleştirilmiş ne varsa bulup çıkarıyor, torbalarında biriktiriyorlar. Birilerinin atıkları başkalarının hayatta kalmasını sağlıyor. Torbaları, belleksizleşen toplumun atık bellekleriyle dolu. Yıkım çağında yıkıntıların arasından geçmişin izlerini, bellek kalıntılarını seçip ayırıyorlar: “Sizin çöpe attıklarınız bizim için değerlidir”.

Yıkım çağında hiçbir şey kalıcı değil, her şey çok geçmeden çöpe dönüşüyor. Çöp yığınları arasında nesneleri toplayıp hayatta kalmaya çalışan atık toplayıcıları ile yıkıntılar arasından yaşam kırıntılarını toplayıp hayatta kalmak için anlamlı cümleler kurmaya çabalayan bizler aynı kaderi paylaşıyoruz. Çöpe atılmış parçaları bir araya getirip yitirdikleri değerlerini, değerlerimizi yeniden ele geçirmek. Çünkü var olabilmemiz onlara bağlı. Neleri yitirmedik ki? Farklılıklarımıza rağmen bir arada yaşamak için anlam yüklediğimiz ne kadar değer varsa şimdi çöp yığınlarının arasındadır. Hayatta kalmamız, çöp yığınlarına bağlı. Yitirdiklerimizi bulup çıkarmaz ve aralarında yeni bağlantılar icat etmezsek toza dönüşeceğiz ve esamemiz okunmayacak. “Kullan-at” toplumunda kullanılıp atılan paçavralarız. Nesneleri harcar gibi insanları da harcıyorlar. “Doğal kaynaklar” gibi “insan kaynakları” da hızla tükenecek bu gidişle. Ve geriye çöp yığınları kalacak. Kendinizi bulmak mı istiyorsunuz? Çöpleri karıştırın! Kahraman olmak mı istiyorsunuz? Kudretlenmeniz gerekecek önce, çöplükleri dolaşın ve yitirdiğiniz hayatı yeniden kazanın!

Charles Baudelaire’in kahramanı da “paçavracı”ydı, çöp yığınları arasından seçiyordu parçalarını: “İşte başkentte günün çöpünü toplaması gereken adam. Büyük kentin savurup attığı, kaybettiği, ayaklar altına aldığı, kırıp döktüğü her şeyi o toparlıyor, ayıklıyor, sınıflandırıyor. İfratın ve israfın kaydını tutuyor. Dikkatli dikkatli seçiyor, ayırıyor… Bütün günleri başıboş dolaşmak ve uyak aramakla geçiren genç şairler gibi, başını sallaya sallaya, kaldırım taşlarına toslaya toslaya geliyor” (Modern Hayatın Ressamı, İletişim). Yıkıntıların arasında tökezleye tökezleye dolaşıyor ve hayatta kalmak, anlam yaratabilmek için yaşam kırıntılarını biriktiriyoruz. Başka çaremiz var mı?

Ama yıkımdan hiç söz etmiyorlar, tek söyledikleri arınma. Yeryüzünün tozundan toprağından, mikroplardan, teröristlerden arınma. Saflığı bozacak, kurulu düzenlerini sarsacak ne varsa “kir” olarak adlandırıp dışarı atacak ya da imha edecekler. Kir, “gerek zihin gerek dış dünyada her türden düzen verme esnasında, bu düzenin dışına atılmış kırıntı ve süprüntü”dür (Mary Douglas, Saflık ve Tehlike, Metis). İstenmeyen bedenlere de kir olarak bakılıyor. Sadece bedenler mi? Duygulardan da, rasyonel kararlarını kirleten duygulardan da arınmamız gerekecek. Duygular, aklımızı karıştırıp aldığımız kararları etkileyebilir. Ya da bir düzenin parçası olmuşsanız duygularınız düzenin rasyonalitesini bozabilir. Diyelim ki elinize silah verilip ölmeniz ve öldürmeniz emredildi; acıma, empati, dostluk, dayanışma, sevgi gibi duygular zararlıdır, kurulu düzenlerini kirletir.

Medyada sergilenen gösterilerle duygularımızdan arındırılıyor, “saflaştırılıyoruz”. “Katharsis” yaşıyoruz. “Katharsis”, Aristoteles tarafından sanatta, özellikle trajedide özdeşleşme aracılığıyla izleyicilere yaşatılan duygusal bir arınma olarak tanımlanmadan önce, gündelik hayatta bağırsakların temizlenmesi gibi doğrudan bedensel arınma anlamında kullanılıyordu. Bir beden olarak kentin içini saf olmayanlardan, kirli bedenlerden arındırmak faşistlerin yöntemidir. Faşist Mussolini Roma’nın içini eski binalardan ve bu binaları mesken tutmuş yoksullardan temizlemek için kapsamlı bir yıkım hareketi başlatmıştı. Bu temizleme projelerine, iç organlarını çıkarmak, içini boşaltmak anlamını taşıyan tıbbi bir terim olan ‘sventramenti’ adı verdiler. İçimizi boşaltıyorlar. Yaşam, duygularımız, farklılıklarımız; tüm yitirdiklerimiz çöp yığınlarının arasında. Geriye ölü, boş kabuklar kalacak. Hayatınızı geri kazanmak mı istiyorsunuz? Çöpleri karıştırın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder